NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
41 - (1529) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا روح.
حدثنا ابن
جريج. حدثني
أبي الزبير؛
أنه سمع جابر
بن عبدالله
يقول:
كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول
(إذا ابتعت
طعاما فلا
تبعه حتى
تستوفيه).
9
- باب تحريم
بيع صبرة
التمر
المجهولة
القدر بتمر.
{41}
Bize İshâk b. İbrahim
rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh haber verdi. (Dediki): Bize İbni Cüreyc
rivayet etti. (Dediki): Bana Ebu'z-Zübeyr rivayet ettiki, Câbir b. Abdillâh/ı
şunu söylerken işitmiş. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Bir yiyecek satın
alırsan, onu tamamen teesllüm etmedikçe satma!» buyururlardı.
İzah:
Bu hadîsin bâzı
rivayetlerini Buhâri «Buyu'» ve «Muharibin» bahislerinde: Ebû Dâvûd ile Nesâi
«Buyu'»da muhtelif lâfızlarla muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Hadîsin bütün
rivayetleri satın alınan bir malın tesellüm etmeden başkasına satılamayacağını
göstermektedir. Yalnız bâzı rivayetlerde tesellüm yerine (kabz). bazılarında da
(istifa) kelimeleri kullanılmıştır.
Bunların ikisi de malı
tesellüm etmek, eline almak manasınadır. Yalnız bâzı ulemâ aralarında fark
görmüş kabz kelimesinin daha ziyade mânâ ifâde ettiğini söylemişse de Aynî buna
i'tirazla bilâkis istifa kelimesinin daha manâlı olduğunu bildirmiş; misâl
olarak da : Müşteri malın bir kısmını alır; bir kısmını satıcı parasını elde
edinceye kadar teslim etmezse buna kısmen kabz denilebileceğini, fakat istifa
nâmı verilemeyeceğini; çünkü istifâ hakkın tamamını almak demek olduğunu beyân
etmiştir. Ona göre bu kelimeler mânâca fark olduğunu göstermek için değil,
rivayet farkını bildirmektedirler.
Cizâf: Ölçüsüz,
tartısız ve takdîrsiz olarak göz karariyle yapılan satıştır. Bu kelime cüzâf ve
cezâf şekillerinde de okunabilirse de meşhur olan kıraati cizâftır.
Sakk: Lügatte kitâb,
mahkeme hücceti ve borç senedi mânâlarına gelir. Burada ondan murâd: Âmir
tarafından me'mura verilen maaş senedidir. Bu senede: «Filâna şu kadar zahire
veya para verilsin» diye yazılmıştır. Senedi alan onda yazılı olan şeyleri
tesellüm etmeden başkasına satar.